Fiili Hizmet Zammı Sigortalılık Süresinden Sayılır mı? Felsefi Bir Yaklaşım
Hayat, insanın sürekli bir sorgulama haliyle şekillenen bir yolculuk gibidir. İnsanın varlık ve gerçeklik karşısındaki duruşu, onu anlam arayışına yönlendirir. Bu anlam arayışı, bazen bireysel yaşamın sınırlarını zorlayarak sosyal ve etik sorulara dönüşür. Fiili hizmet zammı konusu, tam da bu noktada, hem bireysel hem de toplumsal bir yansıma olarak karşımıza çıkar. Bir yanda bir emekçi olarak birey, diğer yanda bu emeği takdir eden bir toplum var. Sigortalılık süresiyle ilişkili fiili hizmet zammı meselesi, sadece bir hukuki düzenleme değil, aynı zamanda varoluşsal bir sorunun da yansımasıdır. Gerçekten, ne demek “emek” ve bu emeğin karşılığını hak olarak almak?
Bu yazı, fiili hizmet zammı uygulamasının sigortalılık süresine dahil edilip edilmemesi meselesini, etik, epistemolojik ve ontolojik bir perspektiften ele alacak. Bu soruya yanıt ararken, erkeklerin akılcı, mantıksal ve hukuki yaklaşımını, kadınların ise sezgisel ve etik duyarlılıklarını birleştirmeyi hedefleyeceğiz.
Etik Bir Perspektif: Ne Hak Ederiz?
Etik, fiili hizmet zammı konusunda tartışmaya girmeden önce, “hak” kavramını anlamak gerekir. Hak, insanın doğuştan sahip olduğu bir değer veya sosyal bir yapının ona sağladığı bir imkân mıdır? Eğer fiili hizmet zammı, sigortalılık süresine eklenirse, bu emekçinin “hak” ettiği bir avantaj mı olur? Yoksa bir toplumun belirli bir kesimine sunulmuş ayrıcalıklı bir uygulama mı?
Etik açıdan, fiili hizmet zammı uygulaması, belirli bir iş gücüne daha fazla değer verme biçimi olarak değerlendirilebilir. Bu, bireylerin zamanla oluşturdukları değerlerin ve çalışmanın tanınmasıdır. Ancak, bu tür uygulamalar, toplumda bir ayrımcılığa da yol açabilir. Kadınların ve erkeklerin toplumsal rollerine dair farklılıklar göz önüne alındığında, fiili hizmet zammı uygulaması, “erkekler daha çok çalışır, kadınlar ise genellikle bakım ve duygusal işlerle ilgilenir” anlayışını pekiştirebilir. Bu da toplumsal cinsiyet eşitsizliklerini derinleştirebilir.
Epistemolojik Bir Yaklaşım: Bilgi ve Gerçeklik
Epistemoloji, bilgi bilimiyle ilgilenir ve bir şeyin gerçek olup olmadığını, bilmenin nasıl mümkün olduğunu sorgular. Fiili hizmet zammının sigortalılık süresine dâhil edilip edilmemesi, toplumsal bir gerçeği nasıl bildiğimizle alakalıdır. Zorlukların, sıkıntıların ve sıkça göz ardı edilen duygusal yüklerin gerçekliği üzerine bilgi, çoğunlukla gözlemlerimize ve toplumsal normlara dayanır. Erkeklerin iş gücüne katkıları daha çok görünürken, kadınların yaptığı bakım emekleri genellikle kaybolur.
Bilgiye ve gerçekliğe dair sorular şunları gündeme getirebilir: Bizler gerçekten neyi biliyoruz? Bir meslekteki fiziksel zorlukları mı, yoksa duygusal, psikolojik zorlukları mı daha değerli kılmalıyız? Fiili hizmet zammı, bilgiye dair toplumsal kabulün ve gerçeğin bir yansımasıdır. Ancak bu kabulün, objektif ve kapsayıcı olup olmadığı sorgulanmalıdır. Çalışmanın, yalnızca fiziksel zorluklarla değil, duygusal ve sosyal zorluklarla da tanımlanması gerektiği gerçeği, epistemolojik bir dönüşüm talep eder.
Ontolojik Bir Yaklaşım: Varlık ve Toplum
Ontoloji, varlıkbilimidir; varlık, kimlik ve insanın dünyadaki yerini araştırır. Fiili hizmet zammının sigortalılık süresine dahil edilip edilmemesi, varlık ve toplum arasındaki ilişkiye dair önemli bir soru ortaya koyar. İnsan çalışırken, toplum onun emeğine nasıl değer verir? Çalışan bir birey, sadece fiziksel gücüne veya zamanına göre mi tanınır, yoksa onun tüm varlık gücü, düşünsel, duygusal, sosyal katkılarıyla mı hesaplanmalıdır?
Bu soruyu daha somutlaştırmak gerekirse: Bir kadın, çocuk bakımında geçen yıllarını fiili hizmet zammı kapsamında nasıl değerlendirmeli? Çalışmanın ne şekilde sayılacağı, toplumun ona yüklediği anlam ve değer ile doğrudan ilişkilidir. Ontolojik bir perspektiften bakıldığında, fiili hizmet zammı, sadece biyolojik emeği değil, aynı zamanda bireyin toplumsal varlığını, onun içinde yer aldığı toplumu ve toplumsal yapıyı da kapsamalıdır. Bu, varlık ve toplum arasındaki dinamik bir ilişkiyi tanımak demektir.
Erkeklerin Akılcı ve Mantıksal Yaklaşımı
Erkeklerin çalıştıkları alan genellikle daha fiziksel ve analitik olabileceği için, fiili hizmet zammının sigortalılık süresine eklenmesinin mantıklı bir çözüm olduğu düşünülebilir. Bu bakış açısına göre, fiili hizmet zammı, sadece işin fiziksel ve analitik yönlerini dikkate alır. Oysa, kadınların yaptığı işin çoğu zaman bu tür zorlukları içermediği, fakat aynı derecede toplumsal bir yük taşıdığı göz ardı edilir.
Kadınların Sezgisel ve Etik Duyarlılıkları
Kadınların iş gücü, genellikle bakım ve sosyal sorumluluklarla ilişkilidir. Bu işlerin çoğu, görünür olmasa da aynı derecede değerli ve zorludur. Kadınların etik duyarlılıkları, toplumsal yapının, eşitlik ve adaletin temellere oturmasına katkı sağlar. Kadınların fiili hizmet zammı uygulamalarını daha geniş bir etik çerçevede sorgulamaları beklenebilir. Onlar için, fiili hizmet zammı sadece fiziksel değil, duygusal ve toplumsal emeğin de bir takdiri olmalıdır.
Tartışmayı Derinleştiren Sorular
– Fiili hizmet zammı, sadece fiziksel zorlukları mı dikkate almalıdır, yoksa duygusal ve sosyal emeği de göz önünde bulundurmalı mıdır?
– Erkeklerin daha fazla fiziksel iş yapmalarına dayanarak, fiili hizmet zammı bir erkeğin emeğini daha mı değerli kılar? Kadınların yaptığı, genellikle görünmeyen bakım işleri nasıl değerlendirilmeli?
– Fiili hizmet zammı, sigortalılık süresinin sadece fiziksel değil, toplumsal bir boyutu olduğunu kabul eden bir sistemle nasıl uyumlu hale getirilebilir?
Bu yazı, fiili hizmet zammının sadece bir sigorta meselesi değil, aynı zamanda toplumsal, etik ve ontolojik bir konu olduğunu vurgulamaktadır. Toplumların, bireylerin emeğini nasıl değerlediği, onların kimlikleri, varlıkları ve toplumsal sorumlulukları üzerinde doğrudan etkiler yaratır. Bu tartışma, sadece hukuksal değil, felsefi bir dönüşüm talep etmektedir.